Anasayfa

Blog

ecomercek Blog

Konu uzmanları tarafından yazılmış en yeni ve güncel yazılarımız

FİLTRELEME

Peptit Nedir?
Peptit Nedir?

Peptit Nedir? Kişisel bakımına ve sağlığına özen gösteren birçok kişi “Peptit nedir, peptit bağı nedir?” sorularının cevabını merak eder. Siz de “Peptit nedir nelerde bulunur?” diye merak ediyor olabilirsiniz. Proteinin oldukça küçük versiyonları olan peptit, çeşitli sağlık ya da kozmetik ürünlerinde bulunur. İkisi de amino asitlerden oluştuğu için sık sık proteinler ve peptitler karıştırılsa da peptitlerde daha az miktarda amino asit mevcuttur. Yaşlanma karşıtı ve iltihap önleyici etkileriyle öne çıkan peptitler de proteinler gibi gıdalarda doğal olarak vardır. Pek çok faydası olduğu bilinen peptitler bu özellikleri sayesinde gıda takviyelerinde de kullanılır. Doğal olarak gıdalardan elde edilen ya da sentetik şekilde üretilen bu madde, yaşlanma karşıtı ve cilt sağlığı için kolajen peptit veya kas gelişimi için ise kreatin peptit olarak takviyelerde bulunur. Proteinlere göre daha küçük yapıda ve parçalanmış olmaları da peptitlerin hızlıca emilmesini sağlar. Hem cilde hem de bağırsaklara daha çabuk işler, böylece kana da kısa sürede karışır. Kolajen Peptit Nedir? İnsan vücudunda bulunan proteinlerin oldukça büyük bir kısmı kolajenden oluşur. Sudan sonra vücutta en çok bulunan ikinci madde olan kolajen, vücutta doğal olarak da üretilir. Kolajen, deri hücrelerinin yenilenmesini ve canlanmasını sağlar. Kolajenin parçalanmış haline de kolajen peptit denir. Kolajen peptiti çeşitli besinler, gıda takviyeleri ve cilt bakım ürünleri ile alabilirsiniz. Adeta bir yapıştırıcı gibi çalışarak vücudu bir arada tutan kolajen, aynı zamanda bağ dokularında bulunan proteini de oluşturur. Göz, cilt, kas, saç, tırnak, diş, kıkırdak, eklem, tendon ve kemik gibi tüm dokularda kolajen bulunur ve bu dokulara elastikiyet ve kuvvet kazandırmasının yanı sıra bunların yalnızca şeklini korumakla kalmaz, işlevini de korur. Kolajen Peptitler Ne İşe Yarar? Kolajen, doğumdan itibaren üretilir ancak özellikle yirmili yaşlar, kolajen üretiminin arttığı dönemler olarak bilinir. Yirmili yaşlardan sonra ise kolajen üretimi düşüşe geçer. Buna ek olarak yaşanılan iklim, beslenme alışkanlıkları ve yaşam biçimi de bu düşüşün nedenleri arasındadır. Bundan dolayı uzmanlar vücudun kolajen ihtiyacının giderilmesi için dışarıdan takviye alınmasını tavsiye eder. Bunun nedeni ise kolajenin ciltteki hücreleri yenilemesiyle birlikte cildin canlı ve sağlıklı görünmesine yardımcı olmasıdır. İnsan vücudunda 25 yaşından itibaren her geçen yıl yaklaşık olarak %1 ila 2 arasında bir kolajen üretimi düşüşü görülebilir. Dolayısıyla kişi 40 yaşında iken 30’lu yaşlarına göre vücudundaki kolajen üretiminde %10 ila 20 arasında bir kayıp gözlemlenebilir. Bunun sonucu olarak da yaş ilerledikçe kolajen eksikliği nedeniyle ciltte elastikiyet azalması, kuruluk, kırışıklık, sarkma, incelme ve lekelenme gibi durumlar ortaya çıkar. Aynı zamanda tırnaklar daha kırılgan ve saçlar daha cansız olabilir. Vücuda dışarıdan kolajen almak ise bu yaşlanma belirtilerinin hafiflemesine, daha canlı, sağlıklı ve dinç bir görünüme kavuşulmasına katkıda bulunur. Kolajen Peptitin Faydaları Nelerdir? Peptit kolajen, vücuda pek çok faydası olduğu bilinen, önemli bir maddedir. Kolajene göre daha küçük parçalar halinde bulunan kolajen peptitler, bağırsak tarafından kolayca emilerek kan dolaşımı yardımıyla vücuttaki tüm hücrelere dağıtılır. Sonrasında cildin en altından başlayarak en üst tabakasına kadar besleyerek nemlendirme sağlar. Ciltteki hücrelerin beslenmesi sayesinde kırışıklık oluşumu, yaşlanma belirtileri, cilt lekeleri veya sivilce ve akne gibi sorunların çözülmesine destek olur. Cilde elastikiyetini geri kazandırarak sarkmaların da önüne geçmeye yardımcıdır. Yanlış seçilen ya da kimyasal içeren kozmetik ürünler, alkol ve sigara ile hava kirliliğinin neden olduğu zararlar da kolajen peptit sayesinde giderilebilir. Kolajen peptit bunlara ek olarak vücuda gerekli olan amino asitleri içermesiyle kasları da destekler. Saçların sağlıklı bir şekilde uzamasına, tırnakların ve eklemlerin güçlenmesine de yardımcı olur. Bunların yanı sıra kalp ve damar hastalıklarına karşı da vücudu koruma altına alır. Vücudun ihtiyacı olan ve bakım konusunda da birçok faydası olan kolajen, birçok gıdada bulunduğu için doğal yollarla da alabilirsiniz. Kolajen Peptit Hangi Gıdalarda Bulunur? Kolajenin vücuda faydaları ve vücut için önemi oldukça fazladır. Vücuttaki tüm dokuların en önemli bileşenlerinden olan bu madde özellikle 25 yaşından sonra vücutta yeteri miktarda üretilmeyebilir. Bu durumda sağlıklı olmak ve cildinin bakımlı görünmesini isteyen kişiler, “Peptit bağı nelerde bulunur?” sorusuna cevap arayabilir. Eğer siz de kolajenden faydalanmak istiyorsanız kolajen peptit içeren yiyecekleri tüketebilirsiniz. Kolajen birçok besinde doğal olarak bulunan bir maddedir. Özellikle havuç, domates, ıspanak, dolmalık biber, şalgam, sarımsak, muz, kereviz ve yeşil zeytin gibi besinlerde bol miktarda bulunur. Kırmızı sebze meyveler, yeşil yapraklı sebzeler ile tropikal meyveler de kolajen peptit içerir. Bunlara ek olarak narenciye, fasulye, kaju, üzüm çekirdeği ve soya ile soya ürünleri de kolajen peptit içerdiği bilinen besinlerdir. Siz de bu gıdaları tüketmeye başlayarak vücudunuzdaki kolajen miktarını artırabilirsiniz. Peptit İçeren Cilt Bakım Ürünleri Kolajen peptit eksikliği, besinler ve takviyelerin yanı sıra peptit içeren kremler ile de giderilebilir. Ciltte oluşan ince çizgiler, kırışıklıklar, lekeler, sarkmalar ve renk eşitsizliği için doktor tavsiyesi ile kolajen peptit içeren ilaçlar da kullanılabilir. Bu noktada da “Peptit içeren kremler hangileridir?” diye merak edebilirsiniz. Özellikle göz bakımı için peptit kolajen krem çeşitleri yardımcınız olabilir. Yaş ilerledikçe yaşlanma belirtileri en çok göz çevresinde görülür. Dolayısıyla kolajen peptit içeren bir göz çevresi bakım jeli tercih edebilirsiniz.

8250 kişi tarafından okundu4 dakika

Yayınlanma Tarihi: 24 / 11 / 2022 - 16:11

Son Güncellenme Tarihi: 13 / 12 / 2022 - 20:37

Bromelain Nedir?
Bromelain Nedir?

Sağlık konusunda toplumsal bilinç arttıkça kişiler kendilerini hastalıklara karşı korumak için çeşitli takviyeler kullanmaya başlar. Son zamanlarda popüler hale gelen bromelain de sağladığı faydalarla günden günde kullanımı artan gıda takviyeleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla pek çok kişi de “Bromelain nedir, bromelain ne işe yarar?” sorularını sıklıkla araştırıyor. Ananasın hem sap kısmı hem de meyvesinden elde edilen özü olan bromelain, ananasta bulunan enzimlerden oluşur. Ananas kaynaklı bu enzim topluluğu, proteinin daha hızlı şekilde parçalanmasını ve böylece sindirilmesini sağlar. Bromelainin sağladığı faydalar arasında şişlik ve ödemi azaltması öne çıkar. Ancak olumlu etkileri bununla sınırlı değildir. Nazal problemlerden iltihaba bağlı hastalıklara, sindirim sistemi rahatsızlıklarından kansere kadar birçok sağlık sorununun görülme olasılığını da azaltır. Bromelain Ne İçin Kullanılır? Bromelain, eski zamanlarda Orta ve Güney Amerika’da sağlık sorunlarının tedavi edilmesi amacıyla kullanılan bir enzim karışımıdır. Şimdilerde ise ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından genellikle güvenli kabul edilen bir diyet takviyesi olarak bilinir. Çoğunlukla zayıflama etkisi gösteren ürünlerin içerisine konan bu madde özellikle ödem attırıcı olması ile kilo verme konusunda yardımcıdır. Pek çok kişi çoğu zaman ananas tüketerek veya ananas suyu içerek bromelain takviyesi almaya çalışır. Ancak direkt olarak ananas tüketmek bu enzimden faydalanmak için yeterli değildir. Bu noktada bromelain tablet çeşitleri devreye girer. Bu noktada bu tür takviyelerin doktor kontrolünde kullanılması gerektiğine dikkat edilmelidir. Reçetesiz olarak satılan takviyeler için her kişinin alması gereken miktar değiştiğinden kullanım öncesinde doktora danışılması tavsiye edilir. Zayıflama etkisi ve bromelain ile zayıflayanlar nedeniyle birçok kişi bu gıda takviyesini zayıflamak için kullanır. Ancak bu ürünleri kullanırken ilk amaç zayıflamak olmamalıdır. Öncelikle sağlığın korunması hedeflenmelidir. Ayrıca doz aşımı durumunda doğal ürünlerde dahi ciddi komplikasyonlar oluşabileceği de unutulmamalıdır. Bromelainin Faydaları Nelerdir? Bromelain faydaları arasında sindirim sistemine yaptığı katkılar önemlidir. Et ve tavuk gibi bol proteinli yemeklerle birlikte bromelain takviyesi alınması sonucunda vücut proteini etkili bir şekilde kullanabilir. Ayrıca mide ağrısı, mide yanması ve mide ekşimesi gibi sorunlar için de doğal bir çözüm olarak bilinir. Ameliyat sonrasında bromelain kullananlar, yaralanma ya da farklı sebeplerle ortaya çıkan ödemleri kısa sürede giderebilir. Mikroplarla etkili olarak savaşan bromelain kanın pıhtılaşmasının da önüne geçebilir. Bromelainin diğer faydaları ise şunlardır: ● Akciğerle ilgili problemler, astım ile bronşit gibi nefes alma sorunlarının hafifletilmesini sağlayarak daha rahat nefes almaya yardımcı olabilir. ● İltihap oluşumunu engelleyen madde aynı zamanda iltihap kaynaklı şişlik ve ağrıların da azaltılmasını sağlayabilir. Ek olarak artrit semptomlarını da hafifletebilir. ● Kanser hücrelerinin büyümesinin önüne geçtiğinden bahsedilen bromelain, bu sayede kansere karşı son derece etkin bir koruma sağlayabilir. ● Kanın pıhtılaşmasına engel olarak kardiyovasküler hastalıkları da önleyebilir. ● Bağışıklığı kuvvetlendirmesi ile bilinen bromelain ayrıca pankreas yetmezliğinde de etkili olabilir. Bromelainin Cilt Sağlığına Faydaları Nelerdir? Sağlığın yanı sıra bromelainin cilde faydaları da oldukça fazladır. Özellikle arbutin kullanımı sonucundaki gibi parlak bir cilde kavuşma konusundaki etkileri, bromelain kullanıcı yorumlarında sıkça bahsedilir. Bu noktada akıllara “Arbutin nedir?” sorusu gelebilir. Arbutin, cilde sağladığı katkılarla bilinen ve bu nedenle cilt bakım ürünlerinin formüllerinde sıklıkla yer verilen bir etken maddedir. Bromelain, antiinflamatuar, antibakteriyel ve antioksidan bir yapıya sahiptir. Bu özellikleri sayesinde birçok kişinin şikayetçi olduğu akne, yara, döküntü veya iltihap gibi cilt problemlerine doğal bir çözüm olabilir. Ölü cilt hücrelerini yok eden bromelain, cilt hücrelerinin yenilenmesini destekler. Bunun sonucunda ise cildin daha sağlıklı olmasını sağlar. Bromelain Nasıl Çalışır? Bromelain, çeşitli hastalıklar için etkili bir yöntem olarak bilinir. Yapılan araştırmalara göre sinüzit hastalarının tedavi boyunca kullandığı bromelain, nefes almada yaşanan zorluklar ile iltihaplı akıntıların büyük ölçüde azalmasını sağlayarak süreci hızlandırmıştır. Vücudun herhangi bir yerinde oluşan iltihaplar, kişinin son derece şiddetli ağrılar hissetmesine neden olabilir. Özellikle ameliyat sonrası gibi inflamasyon riskinin arttığı zamanlarda bromelain takviyesi almak iltihap ve iltihap ağrısının önüne geçmeye yardımcı olabilir. Bu sayede iyileşme süreci de hızlanır. Bromelain, aynı zamanda kansere karşı da etkili bir koruyucudur. Bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkıda bulunarak kansere karşı bünyenin güçlenmesine yardımcı olur. Bununla birlikte yapılan testler, bromelainin kanser hücrelerinin büyümesini durdurabileceğini de göstermiştir. Bromelain Nasıl Tüketilmelidir? Çok fazla faydası bulunan bromelain nasıl kullanılır, merak edilen bir sorudur. Doktor kontrolünde alınması gereken bu takviye için kullanım miktarı kişiden kişiye değişir. Bununla birlikte genellikle sabah ve akşam birer defa olmak üzere 80 ila 240 mg arasında bromelain alımı tavsiye edilir. Kişiye en uygun dozaj için mutlaka doktora başvurulması gerekir. Bromelainin Zararları Var Mıdır? Bromelainin birçok faydası bulunsa da zaman zaman istenmeyen etkilere neden olabilir. Özellikle yüksek dozda alındığı takdirde mide bulantısı, kusma, ishal ve normalden daha ağır regl kanaması gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Bundan dolayı bütün gıda takviyelerinde olduğu gibi bromelain de kullanılmadan önce mutlaka doktora başvurulmalıdır.

5049 kişi tarafından okundu4 dakika

Yayınlanma Tarihi: 22 / 11 / 2022 - 13:00

Son Güncellenme Tarihi: 2 / 1 / 2023 - 19:47

Doğa Dostu Ürün Nedir?
Doğa Dostu Ürün Nedir?

İnsanlık sanayi devriminden beri ileri düzeyde gelişen teknolojiye ve teknolojinin getirdiği kolaylıklara fazlasıyla alıştı. Marketten satın aldığımız en küçük ürünün bile plastik ile kaplanmış olması, pazarda yaptığımız alışverişlerde ürünlerin tek kullanımlık poşetlere konulması ve daha önce fark etmediğimiz birçok küçük hatta gezegenimizi korkunç sonuna yaklaştırıyor. Kullanıcıları bilinçlendirerek ve alışveriş alışkanlıklarını değiştirerek gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakabiliriz. Bu yazıda sizlerle yapabileceğiniz küçük değişiklikler ile yaratacağınız farkları, kullanılması önerilen doğa dostu ürünleri paylaşacağız. Doğa Dostu Ekolojik Ürün Nedir? Doğa dostu ekolojik ürünler, öncelikle kendi yaşam kalitemizi artırmak için çok önemlidir. Dışarıya çıktığımızda farkında olmadan hava kirliliği, su kirliliği, ses kirliliği gibi sağlığımızı olumsuz yönde etkileyecek çok sayıda etken ile karşılaşmaktayız. Yaşam kalitemizi ise, enerji ve doğal kaynakların bilinçsiz kullanımı ve dünyanın geri dönüşüme verdiği önemin az olması sebebiyle kullandığımız zararlı ürünlerin yeterli düzeyde dönüşmemesi büyük ölçüde etkiliyor. Doğumdan ölüme kadar olan sürede tüketici kimliğine sahip olan her birey, yaptığı küçük değişikliklerle gelecek nesillere yeşil bir dünya bırakabilir. Mimariden tutun sanayiye kadar kullanacağımız ürünlerin ekolojik olanlarını seçmek hem insanların bugünkü sağlığını hem de gelecek nesilleri kurtarabilir. Doğa Dostu Ürün Kullanmak Neden Önemlidir? Doğayı koruyan doğa dostu ürünleri kullanmak, öncelikle gitgide miktarı azalan doğal kaynakları korumaktır. Üretilirken daha az su ve enerji kullanılan bu ürünler, insanların artarak devam eden kullanım ihtiyaçlarına dayanıklı olmasıyla kullanıcıların ilgisini çekebilir. Bilindiği üzere, tükettiğimiz ürünlerin ambalajlanmasında kullanılan plastiğin içinde çok sayıda zehirli kimyasallardan oluşan maddeler var. Bu maddeler hem insan sağlığına zararlıdır hem de doğada çözünmesi yüz yıllar aldığı için kullanılması sakıncalıdır. Kendi sağlığımızı ve varlığımızı garantiye alan doğa dostu markalardan alışveriş yapmak, artarak devam eden küresel ısınma tehlikesini geciktirecektir. Geleceğimizi sağlama almak için kullandığımız ekolojik ürünler, çevreyi korumamız için elimizde olan en büyük koz olarak görülmelidir. Doğa Dostu Ürün Özellikleri Bu başlık aynı zamanda “Doğa dostu nedir?” veya “Doğa dostu ürünler nelerdir?” sorularının da cevabıdır. Doğa veya çevre dostu ürünler insanların karbon ayak izlerini en aza düşürmeyi hedefleyen ürünlerdir. Yapımlarında kullanılan sağlıklı ve tamamen doğa bazlı içerikler, insan sağlığına tamamen yararlıdır. Doğada tamamen parçalanabilir oldukları için kolayca geri dönüştürülebilirler. Bu özellikleriyle eski ve kullanılmış ürünlerden yepyeni, kullanılmamış, sayısız defa geri dönüştürülebilen ürünler üretilebilir. Bir ürün birden fazla kez üretildiği için daha az su ve enerji harcanır ve doğaya minimum hasar bırakılır. Doğa dostu markaların ürünlerini kullanmak her ne kadar kolay üretilen plastikleri kullanmaktan biraz daha pahalı olsa da hem kendi sağlığınız için hem de çevreniz için yapabileceğiniz en ucuz yatırımdır. Doğa Dostu Ürünler Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler Doğayı gerçekten koruyan bilinçli bir tüketici olmak isterseniz birkaç unsura dikkat etmeniz gerekir. Alacağınız ürünün arkasındaki ambalajı okuyarak içindeki maddeleri incelemek bunların en basitidir. Çevre dostu ürünler üzerlerinde doğallığını kanıtlayan sertifikalar ile basılmıştır. Sahip olduğu sertifikaları paylaşan marka, ürettiği ürüne güvendiği için siz de ürüne güvenebilirsiniz. Çünkü bilirsiniz ki ürün sizden önce, bu ürünleri üreten insanları denetleyen kurumlar tarafından incelenmiştir. Sertifikalar haricinde web sitemizde bulacağınız ecopuan bilgisinden de yararlanabilirsiniz. Bu noktada “ecopuan nedir?” sorusu akıllara gelebilir; ecopuan, bir ürünün ne kadar doğa dostu ve sağlığa faydalı olduğunu gösteren puanlama sistemidir ve sürdürülebilir kozmetik alışverişi yapmak isteyenlerin dikkat etmesi gereken önemli noktalardan biridir. Bir diğer önemli unsur ise ürünün geri dönüştürülebilir malzemeler içermesidir. Doğa dostu yaşamın birinci kuralı hiç atık üretmemek olduğu için bu ürünlerin geri dönüştürülebilir olması, ürünü satın almadan önce aradığınız kriterlerin başında gelmelidir. Alacağınız ürünün minimum enerji tüketmesi karbon ayak izinizi azaltacak en önemli ölçüttür. Ürünler aynı zamanda yeniden kullanılabilir malzemelerle üretilmelidir. Sağlığınız ve çevre için bu unsurlara dikkat edip çevrenize bu görüşü yayarsanız her gün daha sağlıklı bir sabaha uyanabilirsiniz. Sahip Olduğu Sertifikalar Bir ürünün doğal ve ekolojik dengeye uygun olduğunu kanıtlayan ilk sertifika 'ECOmark' sertifikasıdır. Bu sertifika ile ürünlerde çevreye ve insan sağlığına zararlı katkı maddeleri kullanılmadığı kanıtlanmış olur. İkincisi ise ‘geri dönüşüm’ sertifikasıdır. Türkiye'de en yaygın görülen bu sertifika sayesinde ürünün geri dönüşüme uygun olduğu kullanıcılara gösterilir. Geri Dönüştürülebilir Malzemeler Olması Bir ürünün geri dönüştürülebilir malzemeden olması onun hem sağlıklı maddelerden yapıldığı anlamına gelir hem de bu maddeler doğada kolayca çözülebildiği için gelecek nesillere temiz bir gelecek bıraktığınızı bilirsiniz. Tüketici olarak geri dönüşüm amblemini ürünlerinizde arayıp o ürünü dönüştürürseniz daha temiz bir geleceği garantilemiş olursunuz. Karbon Ayak İzini Azaltacak Önlemleri Karbon ayak izinizi azaltmak için karbon salınımından kaçınmalısınız. İşten eve yürüyerek veya bisikletle giderek, eğer gideceğiniz yer uzaksa toplu taşımayı kullanarak küçük ama etkili yollarla doğayı koruyabilirsiniz. Minimum Atık Oluşturması Kullandığınız ürünün çevreye en az hasarı verdiğinden emin olmak için ikinci el veya geri dönüştürülmüş ürünler kullanabilirsiniz. Kozmetik ve bakım ürünlerinde de sürdürülebilirliğe dikkat edebilirsiniz. Örneğin bazı göz, cilt ve dudak bakımı ürünlerinin ambalajlarında kullanılan malzemelerin geri dönüştürülebilir olduğundan emin olarak sürdürülebilir bir alışveriş yapabilirsiniz. Minimum Enerji Tüketmesi Sanayi devriminin getirdiği fabrikalaşma sayesinde tükettiğimiz ürün başına kullandığımız su ve enerji miktarı da arttı. Her ne kadar fosil yakıtlara olan bağlılığımız devletler tarafından gitgide düşürülmeye çalışılsa da, siz de hayatınızda güneş enerjisi kullanımını yaygınlaştırarak bu harekete destek olabilirsiniz. İkinci el sektörünün yaygınlaşmasına yardım ederseniz, hammadde ve enerji tüketiminizi azaltabilirsiniz. Doğa Dostu Ürünler Nelerdir? Çevre dostu ürünler, doğanın dengesini korumak için çabalayan, karbon ayak izini en az seviyeye indirmek isteyen insanların kullandığı bir yöntemdir. Çevre dostu ürünlerin üretim aşamasında daha az kaynak kullanılır. Kolay dönüştürebildikleri için doğa dostu insanların tükettiği ürünlerin başında gelirler. Bu ürünler aynı zamanda hayvanlar üzerinde denenmediği için hiçbir canlıya zarar vermediğinizden emin olarak alışverişinizi yapabilirsiniz. Tüketicilerin doğa dostu ürünleri tercih etmesi, doğa dostu üretim yapmayan firmaların karını azaltır ve bunun sonucunda onlar da doğa dostu üretim yapmak zorunda kalır. Böylelikle sürdürülebilir olmayan ürünlerin üretiminin de azalması ve zaman içinde tamamen ortadan kalkması mümkün olur. Diş Macunu Tabletleri Bilinen diş macunu tüpleri plastik ve alüminyum karışımından yapılır, bu yüzden sağlığa oldukça zararlıdır. Aile içinde tek bir tüp kullanıldığı için aile içinde hijyen problemlerine ve ağız içi hastalıklara neden olabilir. Bireysel hijyeninize verdiği önem ve çevre dostu tamamen geri dönüştürülebilir tüketimi ile %100 vegan diş macunu tabletlerini nane ferahlığı, portakal aromalı seçenekleriyle kullanmayı düşünebilirsiniz. Bambu Diş Fırçası Plastik saplar yerine tamamen bambudan oluşan diş fırçalarını kullanmayı düşünebilirsiniz. Bambu yapısı gereği anti bakteriyel bir bitki türü olduğu için sağlığınız için daha yararlıdır. Bambular dünyada en hızlı yetişen bitkilerdir, bundan dolayı seri üretimi yapılabilir ve kullanımı oldukça kolaydır. Bez Çantalar Günlük hayatta alışveriş yaptığımız her dükkânda plastik poşet kullanılıyor. Yanınızda bez çantalar taşıyarak plastik kullanımını azaltabilirsiniz. Bez çanta kolay taşınabilirliği, çeşitli boy seçeneği ve yıkanabilir olmasıyla çevre dostu insanların kesinlikle kullanması gereken ürünlerden biri. Bal Mumu Keseleri Kumaş üzerine balmumu, çam reçinesi ve Hindistan cevizi yağını emdirerek hazırlanan bu keseler, geleneksel buzdolabı poşetlerini bir daha almamanızı sağlayacak. Tekrar tekrar yıkanabilen özellikleri sayesinde, tek kullanımlık olan buzdolabı poşetlerine bir daha ihtiyaç duymayacaksınız. Geri dönüştürülmesi zor olan streç filmleri ve buzdolabı poşetlerinin yerine bal mumu keselerini kullanmak hem plastik kullanımınızı azaltacak hem de daha sağlıklı bir şekilde yiyeceklerinizi saklayabileceksiniz. Doğal Roll On Doğal roll-on’ları sağlıklı ve doğa dostu deodorantlar olarak düşünebilirsiniz. İçerisindeki doğal tuz, mineral ve potasyum ile alüminyum bazlı deodorantlardan çok daha sağlıklıdır. Doğal roll-on'lar koltuk altlarındaki gözenekleri kapatmadığı için terlemeye de engel olmaz. Su Matarası Tek seferlik kullan at bardaklar veya marketten alacağınız plastik şişelere konulan içecekler yerine her zaman kullanabileceğiniz, temizliğini kendiniz yapacağınız için güvenebileceğiniz cam veya paslanmaz çelik malzeme kullanılarak üretilmiş su mataralarını tercih edebilirsiniz. Doğada Çözünen Pişirme Kâğıdı ve Streç Film Bakteriyel çözünme sağlayacak içeriğiyle tamamen doğal üretilen pişirme kâğıdı ve streç filmler, doğada gün ışığı ve oksijen sayesinde kolayca çözünebilir. Pişirme ve saklamada kullandığımız, hayatımızda temel bir yeri olan bu ürünleri dönüştürülebilir ürünlerden seçmek çok önemlidir. Yıkanabilir Kâğıt Havlu Milyonlarca ağacın kesilmesiyle üretilen kâğıt havluların üretildiği fabrikalar havayı ve suyu kirletir. Yıkanabilir havlular kullanarak kâğıt kullanımınızı azaltabilir ve doğayı koruyabilirsiniz. Katlanır Seyahat Kupası Metal ve uzun kullanımlı katlanır seyahat kupaları seyahatleriniz sırasında size rahat bir kullanım olanağı sağlıyor. Yer tasarrufunun yanı sıra yıkanarak temizlenebilmesi özelliği ile kolay ve pratik bir seyahat için kullanmayı düşünebilirsiniz. Doğa Dostu Şampuan Marketlerde satılan şampuanların üstünü bir kere okuduğunuzda saç derinize verdiğiniz zarar için üzülebilirsiniz. Doğal ve ambalajı geri dönüştürülebilir şampuanlar tuzsuz, karbonatlı ve paraben içermeyen içerikleriyle hem sağlığınızı hem de doğayı korur. Ayrıca katı şampuanlar da doğa dostu seçenekler arasında bulunur. Doğa Dostu Saç Kremi En az şampuanlar kadar kimyasal barındıran saç kremleri hem saçlarınıza hem de ambalajları ile doğaya zarar verir. Saç kreminizi alternatif yollarla evde kendiniz hazırlayabilir, geri dönüştürülebilir ambalaja sahip ve temiz içerikli bir ürünü veya katı saç kremlerini tercih edebilirsiniz. Doğal Mum Mumlar günümüzde dekoratif amaçlı ve bazı durumlarda ışıklandırma için kullanılabilir. Rahatlatıcı kokuları nedeniyle çalışma sırasında veya meditasyonda sıkça tercih edilen mumların kullanımını doğa dostu yapmak ise oldukça kolay. Parafin yerine margarin veya aromatik yağlarla yapılmış mumları tercih ederek hava kirliliğini önleyebilirsiniz. Doğal Sünger Deniz süngeri olarak da bilinen bu ürünü çeşitli renk seçenekleriyle mutfakta, bulaşıkta, sert yüzeyi sebebiyle cildinizdeki ölü deriyi atmada kullanabilirsiniz. Kokusuz yapısı sayesinde cilt bakım ürünleri ile aktif olarak kullanılırlar. Ayrıca kabak lifi de kullanılabilecek doğal sünger seçenekleri arasında yer alır. Doğa Dostu Güneş Gözlüğü Buğdaydan ve samandan yapılan güneş gözlükleri, gözünüzü güneşten korumak için size eğlenceli ve şık tasarımlarını çevre dostu olarak sunuyor. Buğday sapları olgunlaştıktan sonra yapılan bu gözlükler doğada çözülebilir. Güneş Enerjili Saat Günümüzde üretilen saatlerde kullanılan pil sayısı çok fazladır. Doğaya zarar vermeden saat kullanmak isteyenler, tekrar doldurabilen pil ile üretilen saatleri veya güneş enerjisi ile çalışan saatleri tercih edebilir.

3980 kişi tarafından okundu6 dakika

Yayınlanma Tarihi: 22 / 11 / 2022 - 11:00

Son Güncellenme Tarihi: 13 / 12 / 2022 - 20:37

Enzim Peeling Nedir?
Enzim Peeling Nedir?

Enzim Peeling Nedir, Ne İşe Yarar? Cilt renginde meydana gelen değişimler ya da cilt yüzeyinde oluşan kahverengi lekeler; güneş ışınlarına maruz kalma, yaşlanma, akne ve sivilceler, hamilelik veya menopoza bağlı hormonal dalgalanmalar gibi pek çok faktörün sonucu olabilir. Bronzlaşma sırasında cildin koyulaşmasından ve uzun süre güneşe maruz kalındıktan sonra kahverengi lekelerin oluşmasından melanin sorumludur. Östrojen hormonu, ciltte koyu renkli lekelere sebep olan melazma oluşumundan sorumlu melanin üretimini etkileyebilir. Hiperpigmente bölgelerde melanin üretimini engellemek, cilt tonundaki renk farklılıklarını gidermek ya da hafifletmek için kullanılan depigmentasyon işlemi, “Enzim peeling nedir?” sorusunun yanıtını verir. Bu uygulama cosmelan ve dermamelan isimleriyle de bilinir. Yöntemin başarılı olmasında, ciltte melanin üretiminde görev alan tirozinaz enziminin inhibe edilmesi etkilidir. Uygulama ile melanin üretimi ve oluşumu baskılanır. Enzim Peeling Nasıl Uygulanır? Cildinde lekeler bulunan kişiler, “Enzim peeling nasıl uygulanır?” sorusunun yanıtını arayabilir. Tedaviye başlanmadan önce cilt muayene edilerek lekelerin durumu kontrol edilir. Yüz ve boyun gibi uygulamanın yapılacağı bölge kir ve makyaj kalıntılarından tamamen arındırılarak temizlenir. Enzim peeling, tipik bir yüz maskesi şeklinde görünür. Bütün yüze ve özellikle lekelerin yoğun olarak görüldüğü bölgelere birkaç kat şeklinde uygulanır. Ürün, yüze yerleştikten sonra bileşenlerine göre yüzde 4-12 saat arasında kalmalıdır. Cilt, bu sürede peelingi emmeye başlar. Uygulama klinikte başlasa da bu aşamadan sonra evde devam eder. Tedavi amacına uygun olarak uzmanlar tarafından belirtilen sürenin sonunda maskenin kalıntıları temizlenir. Cildin korunması amacıyla tedavi sonrası nemlendirici ürünlerin kullanılması gerekir. Uygulamadan birkaç gün sonra peeling başlar ve evde bakım kremleri uzmanların önerdiği süre boyunca günde birkaç kez kullanılır. Bu sırada soyulan cildin altından gözle görülür şekilde daha parlak bir cilt ortaya çıkar. İlk 1 hafta içinde cilt lekeleri önemli ölçüde kaybolduğu için net ve parlak cilt görülebilir. Nemlendirici ve serinletici bakım sonrası ürünlerin sürekli kullanımıyla cilt yalnızca birkaç hafta sonra lekesiz hale gelir. Tedavi, lekeleri gidermeyi ve hafifletmeyi amaçladığı için maske ve bakım sonrası ürünlerin uygulanmasından sonra ciltte sıcaklık, yanma ya da rahatsızlık hissedilebilir. Cilt soyulurken görülen yan etkiler arasında kızarıklık, kuruluk ve hassasiyet bulunur. Hastanın ışıktan korunmaya sürekli özen göstermesi de gerekir. Tedaviden sonra güneş koruyucu kullanılması önerilir. Enzim Peeling Haftada Kaç Kez Uygulanmalıdır? Enzim peeling belirli periyotlarla değil, yalnızca bir sefer uygulanan bir yöntemdir. Doktor kontrolünde uygulandıktan ve belirlenen süre dolduktan sonra yüzden temizlenir. Ardından, tedavinin geri kalanında kişilerin verilen kremleri ortalama 3 ay boyunca kullanmaya devam etmesi gerekir. Uygulamadan sonraki 2-4 hafta arasında kontrol gerçekleştirilir. Herhangi bir komplikasyon görülmemesi için doktorun önerisi ile 6 aya kadar belli aralıklarla kontrole gitmekte fayda vardır. Cosmelan (enzim peeling), sadece bir klinikte gerçekleştirilebilen ve evde bakım ile daha iyi sonuçlar alınabilen bir yöntemdir. Tedavi sürecinin tamamlanması ve sonuçların başarılı olması için harici krem kullanımı gerekebilir. Evde devam eden işlem için “Enzim peeling nasıl kullanılır?” sorusunun en doğru yanıtını, uygulamayı yapan uzmanlar verebilir. Kullanılması gereken her kremin etken maddesi ve kullanım miktarı değişiklik gösterebilir. En doğru sonuçlar için kremlerin ara verilmeden kullanılması gerekir. Enzim Peeling’in Faydaları Enzim peeling, özellikle güneş ışınları nedeniyle ciltte oluşan koyu lekeleri, pigmentasyonu ve melazmayı ortadan kaldırmak amacıyla kullanılan etkili yöntemlerden biridir. Tedavinin faydaları şu şekildedir: ● Leke tedavisinde tercih edilen etkili yöntemlerden biridir. ● Her cilt tipine uygun olabilir. ● Yan etkisi yok denecek kadar azdır. ● Mevsim fark etmeksizin her zaman uygulama yapılabilir. ● Uygulama invaziv (vücudun delinmesi veya kesilmesi ile vücudun bütünlüğünün bozulması) olmadığı için minimum ağrı ve acı içerir. “Enzim peeling ne işe yarar?” merak edenler; bu uygulamanın koyu lekelerin, yaşlılık lekelerinin, melazmanın ve hiperpigmentasyonun tedavisinde %95'lik bir etkinlik oranına sahip olduğu ile karşılaşabilir. Enzim Peeling Hangi Ciltlerde Kullanıma Uygundur? Enzim peeling her cilt tipi için uygun olsa da özellikle leke problemi yaşayan ciltler üzerinde etkilidir. Güneş lekeleri, melazma ve lentigo olarak da bilinen yaşlılık lekeleri gibi lekelerin giderilmesi amacıyla uygulanabilir. Enzim peeling için uygun olmayan durumlar ise aşağıdaki gibidir: ● Cilt yüzeyinde açık yaraların ya da herhangi bir enfeksiyonun bulunması ● Herpes olarak da bilinen aktif uçuk enfeksiyonu ● Yoğun sigara kullanımı ● Hamilelik ya da emzirme ● Son 1 yıl içinde orta şiddette ya da derin peeling işlemi yaptırılması Enzim peeling önerileri sayesinde uygulama hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak mümkündür. Enzim Peeling Yüzde Ne Kadar Kalmalıdır? Enzim peeling uygulaması iki aşamadan oluşur. İlk aşamada doktor ya da güzellik uzmanı cilde maskeyi uygular. Maske, tedavinin amacına ve cilt tipine bağlı olarak uzmanların belirlediği süre kadar yüzde kalır. Bu süre, maskede kullanılan bileşenler de göz önünde bulundurularak belirlenir. Genellikle 4-12 saat arasında maskenin kalması gereklidir. İşlem, evde enzim peeling uygulaması şeklinde devam eder. Hastalar, bu sürenin sonunda tedavinin devam etmesi için maskeyi evde temizleyebilir. Ardından bakım kremleri ile tedavinin etkisini sürdürür ve derinleştirir. Tedaviye evde devam edilmesi, klinikte başlanan tedavinin kalıcılığını ve hiperpigmentasyonun etkili bir şekilde giderilmesini sağlar. Doğru ve etkili bir tedavi için “Enzim peeling evde nasıl yapılır?” sorusunun yanıtının da uzmanlardan alınması gerekir. Kimyasal ve Enzim Peeling’in Birbirinden Farkı Nedir? Cildin yenilenmesini ve canlanmasını sağlayan kimyasal peeling; siyah noktalar, ölü deri, sivilce ve akne izleri, cilt yüzeyinde oluşan kırışıklıklar gibi cilt problemlerinin iyileştirilmesini sağlayan yöntemlerden biridir. Bu uygulamadan önce kişilerin cilt yapısına ve deri problemlerine uygun olarak salisilik asit gibi içeriklere sahip olan kimyasallar belirlenir. Cildin soyulmasını da içeren bu işlem, belli bir süre sonra etkisini kaybettiği için uygulamanın yeniden yapılması gerekebilir. Kimyasal peeling, cildin alt tabakalarına kadar uzanan derin kırışıklıklar ve sarkmalar üzerinde etkili olmayabilir. Kimyasal peeling ve enzim peeling arasındaki en önemli fark, kimyasal peeling uygulamalarında cildin üst katmanının soyulmasıdır. Bu nedenle seansların ardından cilt yüzeyinde leke kalma riski vardır. Enzim peeling ise cildin daha alt katmanlarına etki ederek melanin oluşumunu azaltabilir. Cildin üst katmanı olan epidermise etkisi az olduğu için leke kalma riski yoktur. Enzim peelingin kimyasal peelingten ayrıldığı noktalardan biri de melazma için en uygun yöntemlerden biri olmasıdır. Genel olarak pigmentasyonu engellerken melazma belirtilerini ortadan kaldırmaya ya da azaltmaya yardımcı olur. Melazmanın herhangi bir tedavisi olmadığı için bu yöntemle lekelerin azalması sağlanır. Enzim peeling ve kimyasal peeling seans sayısı yönünden de birbirinden ayrılır. Kimyasal peelingin etkisini göstermesi için genellikle 2-4 hafta arasında ortalama 6 seans yapılması gerekir. Enzim peeling kullananlar için tek seans yeterlidir. Enzim Peeling Ciltte Ne Kadar Sürede Etki Gösterir? Uygulamanın ardından ilk haftanın sonunda cilt durumunda gözle görülür bir renk değişimi meydana gelir ancak tedavi en az 3 ay sürmelidir. Tedavinin kısaltılması, başlangıç durumuna geri dönüşle sonuçlanabilir. Bu durumda tedavinin birinci aşamadan başlanarak tekrarlanması gerekir. Enzim peeling tedavisi boyunca evde kullanılması gereken enzim peeling ürünlerinin düzenli uygulanması önemlidir. Güzellik uzmanları ya da doktorlar, genellikle farklı etken maddelere sahip olan üç farklı krem kullanılmasını önerir. Düzenli kullanılması gereken krem ve bakım kreminde C vitamini olarak da bilinen askorbik asit, titanyum dioksit ve kojik asit gibi bileşenler bulunurken asıl etki yaratan kremde ayrıca arbutin ve azelaik asit de yer alır. Yüz ve boyun bölgesinde cildin beslenmesi ve nemlenmesi amacıyla E vitamini, K vitamini, gliserin ve amniyotik sıvı gibi bileşenlerin yer aldığı kremler de kullanılır. Enzim peeling markaları bu işleme uygun ürünler sunar. Enzim peeling yaptıranların yorumları da bu işlemi yaptırmak isteyenler için yol gösterici olabilir. Enzim Peelingin Zararları Var Mı? Enzim peelingin yapılmaması gereken durumlar şu şekilde sıralanabilir: ● Cilt alerjileri ● Aktif uçuk ● Bakteriyel ve viral enfeksiyonlar ● Işığa aşırı duyarlılık ● Yara izi eğilimi Enzim peeling yaptıranlarda en sık görülen yan etkiler 7-10 gün kadar ciltte soyulma, kızarıklık, hassasiyet, akne lezyonlarının şiddetlenmesi ve uygun güneş koruması kullanmayanlarda tedavi sonrası hiperpigmentasyondur. Cildi soyan asitler nedeniyle tedaviyi takip eden iki hafta içinde kızarıklık, hassasiyet ve soyulma devam edebilir.

565 kişi tarafından okundu4 dakika

Yayınlanma Tarihi: 22 / 11 / 2022 - 11:15

Son Güncellenme Tarihi: 2 / 1 / 2023 - 19:49

Katı Şampuan Nedir?
Katı Şampuan Nedir?

Şampuan denildiğinde genellikle akla sıvı formda ve plastik şişelerin içindeki ürünler gelir. Ancak sabun görünümlü katı şampuanlar da özellikle son yıllarda oldukça popüler hale gelmiştir. Katı şampuanlar yalnızca insan sağlığı için değil, aynı zamanda doğa açısından da faydalıdır. Hatta bu nedenle evde katı şampuan yapımı da yaygınlaşmıştır. Saç bakımına ekolojik bir alternatif olan katı şampuanlar, saç özelliklerine uygun olarak formüle edilir. Saç yıkama esnasında su ile birleştirildiğinde aktif hale gelip köpüren bu ürünlerin formülündeki su miktarı oldukça azdır. Bu sayede katı formunu korur. Katı Şampuan Ne İşe Yarar? Görünüşü ile sabuna benzeyen katı şampuan nedir ve katı şampuan nasıl yapılır, pek çok kişi merak eder. İçeriği bakımından sabundan ayrılan katı şampuan yapımında, doğal sentezlerden elde edilen bileşenler kullanılır. Bu sayede katı şampuan temiz içeriğiyle öne çıkar. Ayrıca katı şampuan üretiminde daha az su kullanılır. Bunun sonucunda yalnızca kullanımı değil üretimi de doğa dostu olur. Katı şampuan seçenekleri, hem düşük kimyasal hem de düşük alkali oranı ile doğal içerikli ürünleri tercih edenler için idealdir. Bununla birlikte persea gratissima oil gibi doğal ve bitkisel bakım yağları da içerdiğinden saça birçok faydası bulunur. Su bazlı formüle sahip olan katı şampuanlar, suyla buluştuğunda köpürerek saçların her bir telinin derinlemesine temizlenmesini ve kişinin ferahlamasını sağlar. Katı Şampuan Saçı Kurutur Mu? Katı şampuan tek başına saçı kurutmaz. Her saç tipi için özel olarak üretilen çeşitleri bulunduğundan saçın ihtiyacına uygun bir seçim yapılarak gereken bakım yapılır. Ancak katı şampuanla birlikte saç yıkama için kullanılan su sert olmamalıdır. Diğer bir deyişle su yüksek miktarda kalsiyum ve magnezyum içeriyorsa katı şampuan dolaylı olarak saçın kurulaşmasına ve cansız görünmesine neden olabilir. Saçın pH Değeri Katı Şampuanla Korunabilir mi? Yüksek pH değerine sahip ürünlerin bilinçsizce kullanılması saça ciddi zararlar verebilir. Hidrojen potansiyeli anlamına gelen pH, bir maddenin ne kadar asidik ya da alkali olduğunu belirtir. Sabunlar pH dengeli olsa dahi pH değerleri çoğunlukla 8’in üzerindedir. Ancak saçın pH değeri 4,5-5,5 arasında olduğundan ihtiyaç duyduğu pH değeri de 8’in oldukça altındadır. Bu nedenle sabunlar saçı yıpratabilir. Katı şampuanlar aynı sıvı şampuanlar gibi pH dengelidir. Bu sayede saçlı deriye bakım yapıp gözenekleri temizlerken aynı zamanda aşırı yağlanmanın da önüne geçer. Katı Şampuan ile Katı Sabun Arasındaki Farklar Sabunun kelime anlamı, bir alkalinin yağlı bir madde üzerine etki etmesiyle elde edilen ve temizlik amacıyla kullanılan üründür. Yani sabun, yağ asitlerinin alkali tuzlarıdır. Bir ya da birkaç yağın potasyum hidroksit ve sodyum hidroksit (kostik) ile etkileşimi sonucunda sabun oluşur. Sabunların içeriğinde paraffinum liquidum gibi birçok sentetik ve kimyasal madde bulunur. Çok iyi bir temizleyici olsa da sabunun pH değeri yüksek olduğundan alkalidir. Cildin asit manto tabakası kendini kısa sürede yenilediğinden cilt için sabun kullanımı büyük bir soruna yol açmaz. Ancak saçlarda böyle bir koruma tabakası olmadığından sabunu saç temizliği için tercih etmek doğru değildir. Katı şampuanlarla sabunların en büyük farkı pH değerleri ve içeriklerinde kostik bulundurup bulundurmadıklarıdır. Katı Şampuan Kostik İçermeli Mi? Kostik adıyla bilinen sodyum hidroksit, sabunlaşma prosesini başlatan bir maddedir. Bunun yanında çevreye ciddi anlamda zarar veren bir maddedir. Sabun üretimi esnasında ciltle temas etmemesi gereken bu maddenin yaydığı yakıcı buhar oldukça zehirlidir. Dolayısıyla katı şampuanların içerisinde kostik bulunması halinde doğa dostu bir kullanım mümkün olmaz. Sıvı Şampuan ile Katı Şampuan Arasındaki Farklar Nelerdir? ● Katı şampuanlar sıvı şampuanların aksine plastik bir ambalaja ihtiyaç duymaz. Aynı zamanda taşınması için yalnızca kağıt bir kutu yeterlidir. Bu sayede atık oranını oldukça düşürür. ● Katı şampuanlar doğal özlerle doğaya duyarlı bir şekilde üretilir. Sıvı şampuanların içeriğinin ise büyük bir kısmını doğaya zararlı kimyasallar oluşturur. Dolayısıyla doğaya bıraktığı iz açısından katı şampuan son derece avantajlıdır. ● Katı şampuanlar konsantre yapıdadır. Sıvı şampuanların ise yarısından fazlası su olduğundan etken içerikler düşüktür. Katı şampuanın konsantre yapısı sayesinde aynı miktardaki sıvı şampuana göre üç kat daha uzun süre kullanım imkânı bulunur. ● Katı formda olan şampuanlar taşıma açısından da idealdir. Dökülme riski olmadığından seyahate veya spora giderken kolaylıkla çantaya konulabilir. Katı Şampuanın Saça Faydaları Katı şampuan faydaları, yalnızca doğaya katkıları ile sınırlı değildir. Katı şampuan kullananlar, doğal katı şampuan çeşitleri içeriğinde bulunan doğal ve bitkisel yağlarla saçlarına hem hacim hem de parlaklık kazandırır. Bununla birlikte ürün, saçların şekil almasına da yardımcı olur. Böylece elektriklenmenin ve kabarmanın önüne geçerek her zaman hoş bir görüntü sağlar. Katı Şampuanın Zararları Var Mıdır? Organik katı şampuanların saça herhangi bir zararı bulunmaz. Ancak kullanım için dikkate alınması gereken bazı noktalar vardır. Örneğin köpürtücü ve koruyuculardan uzak durmak adına katı şampuanlar tercih ediliyorsa bu maddelerin de katı şampuanların içeriğinde bulunduğu bilinmelidir. Katı şampuandan en yüksek verimin alınması için saça en uygun olan alternatif tercih edilmelidir. Diğer bir deyişle en iyi katı şampuan, saç tipine en uygun olandır. Katı şampuan markaları, her saça uygun bir alternatif sunar. Eğer yağlı saçlar için katı şampuan seçiminde bulunulacaksa kömür katı şampuan ideal olabilir. Katı şampuan kullanımında durulama da büyük önem taşır. Uygulama sonrasında şampuanın mutlaka iyi bir şekilde durulanması gerekir. Aksi takdirde saçta kalıntılar oluşacağından bu durum saçların zarar görmesine de neden olabilir. Katı Şampuanın Kullanım Sıklığı Nasıl Olmalıdır? “Katı şampuan nasıl kullanılır?” sorusu sürdürülebilir bakım ürünlerini tercih edenlerin merak konusudur. Duş sırasında saç ve katı şampuan öncelikle ıslatılmalıdır. Daha sonra saçlara dairesel şekilde masaj yapılarak köpürtülür. Birkaç dakika boyunca uygulama sürdürüldüğü takdirde en iyi sonuç alınabilir. Son olarak iyi bir şekilde durulanarak saç arındırılmalıdır.

2316 kişi tarafından okundu4 dakika

Yayınlanma Tarihi: 22 / 11 / 2022 - 14:00

Son Güncellenme Tarihi: 2 / 1 / 2023 - 19:55

Kolajen Nedir?
Kolajen Nedir?

Kolajen Nedir, Ne İşe Yarar? Kıkırdak ve deri bağ dokularında bulunan kolajen, vücut için gerekli olan önemli bir proteindir. Oksijen, karbon ve hidrojenden oluşan bu proteinin içeriğinde ayrıca glisin, hidroksiprolin, prolin ve arjinin gibi amino asitler bulunur. Çoğunlukla deri, bağ ve tendon gibi lifli dokularda bulunur. Bununla birlikte kemiklerde, kıkırdakta, damarlarda, korneada ve sindirim sisteminde de kolajen vardır. Kasların %1 ila 2'si kolajenden oluşur. Kolajen faydaları vücudun pek çok farklı bölümünde görülür. Ek olarak; kolajen, vücuda en iyi kolajen hapı veya takviyesi kullanılarak alınabilir. Kolajen Çeşitleri Nelerdir ve Nelerden Üretilirler? Vücudun doğal olarak ürettiği kolajen, memelilerde bulunan bir tür proteindir. Kolajen ailesi, en az bir üçlü sarmal içeren 28 farklı türden oluşur. Çoğu kolajen hücre dışı matrikste tutulsa da 4 adet tip II zar kolajen, saçılma yoluyla hücre yüzeyinden salınır ve çözünebilir. Bu kolajen çeşitleri yapısal özelliklerine göre dokuların mekanik özelliklerine, işlevine ve şekline katkıda bulunur. Hücrelerle etkileşime girerek hücrelerin çoğalmasını ve farklılaşmasını düzenler. Bazı kolajenlerin ise sınırlı bir doku dağılımı ve dolayısıyla spesifik biyolojik işlevleri vardır. Bilim insanları bakterileri ve mantarları kullanarak vegan kolajen üretme çalışmaları yapsa da günümüzde kolajen takviyeleri yalnızca hayvansal kaynaklardan elde edilir. Bunun için en çok balık ve sığırdan yararlanılır. Balık ve sığırın kolajen yönünden zengin olan dokuları ayrıştırıldıktan sonra proteinler özel işlemlerle saflaştırılır. Enzimler, saflaştırılan proteinleri parçalayarak peptitlere ayırır. Bu işlem sayesinde kolajen vücut tarafından sindirilebilir hale gelir. Peptitler ise kurutularak bir takviye formu olan toza dönüştürülür. En iyi kolajen markası, bu işlemleri doğru şekilde gerçekleştiren markalardır. Sağladığı faydalar açısından bu iki kolajen çeşidi arasında pek bir fark yoktur. Bununla birlikte cilt için faydalı olan balık kolajeni genellikle tip I kolajenden oluşurken kemikler için faydalı olan sığır kolajenleri ise tip I ve tip II olabilir. Cilt için kolajen kullanımı ile kırışıklık görünümü azaltılırken derinin elastikiyetini koruması sağlanabilir. Bunun için balık kolajen idealdir. Evde kolajen yapımı içinse genellikle ilikli sığır kemiklerinden yararlanılır. Kolajen Nasıl Kullanılır? Kolajen kullanımı ürünlerin formuna göre değişiklik gösterir. Tablet formundaki ürünler günde 1-2 kez kullanıma uygundur. Toz kolajen takviyeleri ortalama 5-10 gram olmak koşuluyla su ile karıştırılarak tüketilebilir. Sıvı ya da suda kolajen takviyeleri ise genellikle hazır tüpler şeklinde ya da su ile karıştırmaya uygun konsantre formda hazırlanır. Günde 1 kez, aç ya da tok karna kullanıma uygundur. Hangi Kolajen Tipi Neye İyi Gelir? Farklı kolajen tipleri olsa da takviyelerde en yaygın olarak kullanılanlar tip I, tip II ve tip III'tür. Bu farklı kolajen türleri; balığı kılçıkları ile birlikte tüketmek, sakatat yemek ya da ilikli kemik suyu içmek gibi eylemlerle gıdalar yoluyla doğrudan alınabilir. İlik suyu gibi gıdalar tüketilerek sağlıklı proteinlerden faydalanılması mümkündür. Kolajen seviyesini yükseltmenin kolay bir yolu da kolajen takviyesi almaktır. Toz halinde ya da suda kolajen kullananlar, vücudun günlük ihtiyaç uyduğu miktarları karşılayabilir. Tip 1 Kolajen Ne İşe Yarar? Tip I kolajen, vücutta en çok bulunan kolajen türü olarak toplam kolajenin %90’ını oluşturur. Cilt, saç ya da tırnaklardaki kolajen düzeylerinin korumasında görev alır. Vücutta fazla miktarda bulunduğu için tip I kolajen seviyelerinin takip edilmesi önemlidir. Bu kolajen çeşidi, ortalama 25-30 yaşından sonra azalmaya başlar. Bu tip, bağ dokularında çok yaygın olarak bulunur. Bu nedenle bu kolajenin azalması ince çizgilere, derinin sarkmasına, saç tellerinin incelmesine ve tırnakların kırılmaya yatkın olmasına neden olabilir. Tip 1 kolajen yalnızca dış görünümle değil; organlar, tendonlar ve kemiklerle de ilgilidir. Bu nedenle herhangi bir beslenme düzeninin ya da sağlıklı yaşam rutininin hayati bir bileşenidir. Tip 2 Kolajen Ne İşe Yarar? Takviyelerde bulunan diğer bir en iyi kolajen türü, tip II kolajendir. Vücutta tip I kadar bulunmasa da tip II kolajen de son derece önemlidir. Kıkırdağın ana bileşeni olarak iskelet sistemi sağlığının korunmasına yardımcı olur. Eklemlerini yoğun olarak kullanan aktif kişiler, beslenme rutinlerine tip 2 kolajen içeren gıdaları ekleyebilir. Tip 3 Kolajen Ne İşe Yarar? Yaygın olarak bulunan kolajen türlerinden biri olan tip III kolajen, genellikle kemik iliği gibi retiküler liflerde; kaslarda, organlarda ve atardamarlarda bulunur. Çoğunlukla vücutta tip I kolajenin yanında yer alır. Kolajen Çeşitleri Arasındaki Farklılıklar Tip I ve tip II kolajen aktif bireyler için önemli rol oynayan yaygın kolajen formlarıdır. Bu tip kolajenler arasında birkaç fark vardır. Tip I kolajen bağ dokularında daha yaygın olarak bulunur. Kemikler, tendonlar ve organlar için önemli bir role sahiptir. Tip II kolajen ise kıkırdağın ana bileşenidir. İskelet sistemi için önemlidir ve sistemin optimize edilmesine katkı sağlar. Ek olarak kolajen tip 2’nin vücutta üretilmesi kolay değildir. Bu nedenle takviye olarak alınabilir. Kolajen Hangi Besinlerde Bulunur? Kolajeni besinler yoluyla almanın cilt ya da eklem sağlığına doğrudan fayda sağlayabileceğini gösteren çok fazla araştırma yoktur. Kolajen midede sindirildiğinde amino asitlere ayrılır ve bunlar daha sonra vücudun proteine en çok ihtiyaç duyduğu yerlere dağılır. Bununla birlikte kolajen üretimini destekleyen birçok gıda, doğal kolajen içeriği ile genellikle sağlıklı beslenme planının bir parçası olarak tavsiye edilir. “Kolajen nelerde var?” merak edenler, aşağıdaki gıdaları beslenme rutinlerinin bir parçası haline getirebilir; • Kemik Suyu: Bağ dokusunu güçlendiren kemik suyu; fosfor, kalsiyum, magnezyum gibi minerallerle birlikte kolajen, amino asitler, glukozamin gibi bileşenleri içerir. • Yumurta Beyazı: Yumurta, hayvansal ürünler gibi bağ dokusu içermese de içeriğinde bulunan prolin sayesinde kolajen üretimine katkı sağlayabilir. • Turunçgiller: Mandalina, limon, portakal gibi turunçgiller, C vitamini içerdiği için kolajen üretimine katkı sağlar. • Balık ve Deniz Ürünleri: Kabuklu deniz ürünleri ve balıklar, kemik ve bağ dokularında kolajen barındırır. Özellikle, genelde tüketilmeyen balık kafası ve göz bebekleri kolajen açısından zengindir. • Yeşil Yapraklı Bitkiler: Antioksidan özelliğe sahip olan ve kolajen içeren besinler arasında bulunan yeşil yapraklı bitkiler hem sağlıklı beslenmeye hem de kolajen miktarının artmasına katkıda bulunur. • Kuruyemişler: Çinko yönünden zengin ceviz, ayçiçeği, kaju gibi kuruyemişler, vücudu kolajen üretmeye teşvik edebilir. Bazı yüksek proteinli gıdalar ise kolajeni oluşturan glisin, prolin ve hidroksiprolin amino asitlerini içerdiği için kolajen üretimini destekleyebilir. Bunlar arasında balık, kümes hayvanları, et, yumurta, süt ürünleri, baklagiller ve soya bulunur. Kolajen üretimini ayrıca çinko içeren kabuklu deniz hayvanları, baklagiller, etler, kabuklu yemişler, tohumlar ve tam tahılı gıdalar ile C vitamini içeren narenciye, çilek, yeşil yapraklı bitkiler, biber ve domates de destekleyebilir. Kolajen Etkisini Ne Zaman Gösterir? Klinik çalışmalar, kolajenin etkisini göstermesi için en az 3 ay geçmesi gerektiğini gösteriyor. Düzenli olarak ve ara verilmeden alınan kolajen takviyeleri sayesinde kolajen miktarında ve deri elastikiyetinde artış ve kırışıklıklarda azalma görülebilir. Günlük Kaç Mg Kolajen Alınmalıdır? Günlük alınması gereken en iyi kolajen takviyesi miktarı 10.000 mg ya da 10 gr’dır. Ancak takviyelerde bulunan kolajen miktarı 10 gram olabileceği gibi 1 gram da olabilir. Doz seçimi, genellikle kolajenin kullanım amacı ile ilişkilidir. Doğru dozla kullanıldığında kolajen yan etkileri yoktur. Cilt problemlerinin iyileştirilmesini sağlayan tip 1 ve tip 3 kolajen çeşitleri tablet, toz, sıvı, şase, jel ya da çiğnenebilir formda olabilir. Farklı formlar sayesinde kolajen kullanımı kolay olur. Likit ya da sıvı kolajen, herhangi bir hazırlık aşaması olmadan doğrudan alınabilir ve pratik kullanım sağlar. Toz takviyeler ise sıcak ve soğuk içecekler ya da su ile karıştırılarak tüketilir. Toz takviyelerin sıkıştırılmış formu olan kolajen tabletler de su ile doğrudan yutularak alınır. Kolajen, cilt bakım ürünlerinde de bulunabilir. Kolajen serum şeklinde olduğunda cilde doğrudan uygulanabilir. Kolajen krem çeşitleri de serum ve maskeler gibi doğrudan uygulanabilen ürünler arasında bulunur. Kolajen jel ise genellikle nemlendirme özelliğine de sahiptir. Yaşlara Göre Kolajen Kullanımı ve Sıklığı Nasıl Olmalıdır? Kolajen, genellikle 25-30’lu yaşların ardından vücutta azalmaya başlar. Bununla birlikte yaşa göre kolajen kullanımında doz ayarının yapılması gerekir. 30-50 yaşları arasında 3 aylık periyotlarla yılda 2 kez kullanılabilir. 50 yaşın üzerindeki bireyler ise yine 3 aylık periyotlarla yılda 3 kez kolajen hapı kullanabilir. Haplarla birlikte kolajen tozu kullanımı da uygundur. Kolajen Eksikliği Nasıl Belli Olur? Kolajen cilde faydaları ile öne çıkan bir proteindir. Kolajen kullananlar ciltlerini korumakla birlikte vücuttaki farklı sistemlerin de düzgün çalışmasını sağlayabilir. Kolajen eksikliğinde aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir: • Cilt kırışıklıkları • Kasların yavaş iyileşmesi • Gastrointestinal problemler • İncelen ya da sönükleşen saçlar • Eklem ağrıları • Yaraların yavaş iyileşmesi Kırışıklıklar, cildin kolajen kaybının doğrudan bir sonucu olan elastikiyet kaybının belirtisidir. Bununla birlikte kırışıklıklar mutlaka bir eksiklik olduğu anlamına gelmese de özellikle 20’li yaşlarda oluşan kırışıklıklar kolajen eksikliğinin göstergesi olabilir. Bunun nedeni, cildin %70-80'inin kolajenden oluşmasıdır. Düzenli olarak egzersiz yapan aktif kişiler, kas iyileşmesiyle birlikte ağrılardan muzdarip olabilir. Kolajen, kasları onarmak için çalışır ve ayrıca kas esnekliğine yardımcı olur. Kolajen eksikliğinde ise kaslar uzun sürede iyileşmekle kalmaz, kas kütlesi de kaybedilebilir. Kolajen, sağlıklı saçlar için gerekli besinleri sağlayan saç köklerinde bulunur. Kolajen eksikliği saçların daha ince ve mat görünmesine yol açar. Ayrıca vücudun serbest radikallerle eskisi kadar iyi savaşamayacağı anlamına gelir. Bu durum, saç dokusunun tahrip olmasına ve saçların daha parlaklığını kaybetmesine neden olabilir. Diğer Vitaminler ile Kolajen Kullanımı Kolajen üretimine destek olması amacıyla kullanılan çoğu takviyede kolajen markaları tarafından vitaminlere de yer verilir. Özellikle C vitamini, üretimin desteklenmesine katkı sağlayabilir. Kolajen hapları ve toz formundaki ürünlerde vitamin takviyesi de bulunabilir. Vücutta var olan kolajenin korunması içinse A vitamini türevi olan retinol kullanılabilir. C vitamini içeren serumlarla birlikte retinolün etkisi daha da artırılabilir ve kolajen yıkımı minimuma indirilebilir. Eklemler için en iyi kolajen markası arasında bulunan markalar, vitaminlerle zenginleştirilen sığır kolajen ürünleri ile kullanımı teşvik edebilir.

2169 kişi tarafından okundu5 dakika

Yayınlanma Tarihi: 22 / 11 / 2022 - 11:00

Son Güncellenme Tarihi: 2 / 1 / 2023 - 19:57

1 2 3 4 5 6 10